Bugün, ülkemizdeki prodüktörlere göre biraz farklı bir profil çizen Mustafa Çalışır namıdiğer Rey ile röportaj yaptık. Kendisini, Türkiye’nin ilk hip-hop prodüksiyon platformu olan VVO Beats’in kurucusu olarak da tanıyor olabilirsiniz. Daha önce Rey ile VVO’yu konuştuğumuz bir içerik de yapmıştık, ona şuradan ulaşabilirsiniz.
Rey ile hayalleri, gerginliğinin sebebi, nasıl prodüktör olduğu, ülkemizde prodüksiyon alemini nasıl gördüğü ve daha birçok konu hakkında konuştuk. Buyurun, sizi röportajımızla başbaşa bırakalım.
Rapertuar: Öncelikle şu anki hayatından memnun musun?
Rey: Değilim açıkçası ve yaşadığımız dönemde hayatından memnun olabilen birisi varsa gerçekten ‘helal olsun’ demek istiyorum. Siyasilerin halka yaşattırdıkları yetmezmiş gibi şimdi bir de hastalıklar, savaşlar, depremler derken iyice manyak olduk. Başta müzisyenler olmak üzere herkese sabır diliyorum. İş bağlamında hayatımdan ne memnunum ne de değilim. Bu iki yargının da beni olumsuz etkileyeceğini düşündüğüm için arada kalmayı tercih ediyorum.
Rey kimdir? Rey müzisyen kimliğinin dışında kimdir, neler yapar?
Rey en nihayetinde idealleri için savaş veren bir Türk genci. İngiliz Dili ve Edebiyatı öğrencisi. Oyuncu olmasının yanı sıra bir oyun kurucu, kendi işinin işçisi, VOKAL, prodüktör, editör, kameraman, yatırımcı, müzik teknolojileri öğrencisi, yönetmen, marketing manager, menajer, kurgucu, montajcı, çaycı, ne gerekiyorsa işte. Hem işçi hem sanatçı.
“Çalışırken gözüm ne başkasını görür, ne uyku çeker ne de karnım acıkır. Unuturum her şeyi.”
Bu işe nasıl girdin? Prodüktör olma hikayeni kısaca anlatırsan seviniriz.
Prodüktör olma hikayem çok uzun bir süreci kapsıyor aslında. Babam çocukluğumda bir Premier VCD çalar getiriyor, yanında karaoke mikrofonu… Takıyorum jakı, açıyorum 50 Cent, açıyorum Snoop Dogg, ezberlemeye çalışıyorum. Adam tesadüfen eve Hip Hop CD’si getirdi moruk. Arkadaşı Ali Ordulu vizyon sahibi bir insandı, adam vermiş müzik CD’si diye birkaç tane aralarında bu da çıktı işte. Break dance yapmaya çalışıyorum evde kendimce, arada mahalleye inip mahallede falan takılıyoruz komşumun çocuğu ile, taklalar, kafa üstünde dönmeler falan, komşu kızına falan göstermeye çalışıyoruz kendimizi (Gülüyor). İnsanlar anlam veremiyor tabii. Ailem zaten muhafazakar. O VCD çalar bozuluyor, ilkokula gidiyorum, eve koştura koştura geliyorum, METRO FM. Dans… DJ’liğe aşırı özeniyorum. Kapıyı kilitleyip kendimden geçiyorum resmen. Daha sonrasında ergenlik dönemime yakın, bir şekilde bir underground Hip Hop stüdyosuna atıyorum kendimi. Bambaşka bir olay. O düğün salonlarına, liselerin çok amaçlı salonlarına ben de çıktım yani. Orada abilerden kardeşlerden bir şeyler öğreniyorum, oradan harbi stüdyolara atlıyorum falan derken işte geldiği nokta bu.
Tag’ini kim seslendiriyor? Bir de ilk olarak nasıl çıktı ortaya, bir hikayesi varsa anlatabilir misin?
Tag’imi ben seslendiriyorum. Çok spontane gelişti, bir motto aradım beni yansıtacak. Çalışkan bir insan olduğumu söyler yakın çevrem, ki öyleyimdir. Çalışırken gözüm ne başkasını görür, ne uyku çeker ne de karnım acıkır. Unuturum her şeyi. Ben de yazdım mottoyu. “This boi is like a digital.” Makine gibiyim, makineee. İşin şakası bir yana benim metodum gerçekten sağlıklı değil, ama delilik işte.
Piyasadaki birçok isimle bağlantın olmasına rağmen seni şarkıların altyapılarında sık olarak görmüyoruz. Bunun sebebi nedir ve bize bir prodüktör olarak ne şekilde çalıştığını anlatabilir misin?
Favori sorularımdan birisi buydu :D. Türkiye’de en tilt olduğum iki düşünce biçimi. Birincisi ünlü birine proje vermezsen hiçbir halta yaramadığın, ikincisi prodüktörün veya beatmaker’ın sadece beat yaptığı düşüncesi.
Ben öyle çok da ünlü birilerine proje vermedim kanka. Emin ol teklif de geldi. Hayatım boyunca sadece bir rapçiye mail attım. Bakmak istedim bu işler nedir, nasıl yürüyor Türkiye’de? Dedi ki, “Kardeşim bana beatpack yolla. YouTube’da bile baktığımız zaman günde 100’ü aşkın proje dinliyoruz.” Haklı.
Benim olayım beğendirmek değil kanka, yanlış anlaşılmasın, usul, erkan böyle işlemiyor bende. Önümde o kadar fırsat var ki… Daha geçen Aia ile konuştuk mesela. Yaptığım işlerin neredeyse hepsini gerçekten büyük bir hayranlıkla dinlediler, reaksiyonları ve geri dönütleri inanılmaz mutlu etti beni ve birlikte çalışabileceğimiz sinyalini aldım. Kendisi mükemmel bir insan ve mükemmel bir sanatçı, enerjisi inanılmaz derecede pozitif etkiledi beni. Neyin ne olacağını zaman gösterir. Piyasada birlikte çalışmak istediğim ve ulaşamayacağım insan sayısı çok azdır, ama gel gelelim ki benim yaptığım işi stoklayıp birine beğendirecek ne vaktim var ne de enerjim. Benim amacım ünlü bir prodüktör olmak değil en nihayetinde. Param var zaten çok şükür, bana yetecek kadar.
Benim istediğim çalışma stili face to face. Hype and vibe yani. Sanatçı birlikte çalışmak istediğini söyler ve işe atılırız. Sanatçıyı kendim yaratmayı daha çok seviyorum, sanatçıya seviye atlattırmayı, birçok sanatçı ile de çalıştım, bazılarını paylaştım, bazılarını paylaşmadım. Ha sadece sanatçı mı mevzu? Alanyaspor’dan tut Akın Dil Eğitim Kurumları’na kadar birçok kurum ve kuruluş ile bile çalıştım ben. Placement olayını sadece bir kez kovaladım. Belki ileride bunun üzerine daha çok düşerim. Umarım vaktim olur.
Gelir kaynağım sadece beat de değil. Son çıkardığım prodüksiyon paketi Türkiye’de sağlam placement’lara sahip ünlü prodüktörlerden tut, alt tabakanın en underground beatmaker’ına kadar çoğu kişinin kütüphanesinde mevcut. Mevzu tanınırlık değil, kalite bence. Tanınırlık olayı için hiiiç ama hiç acelem yok.
“Ama bu devir de kapanacak yani, bizim, yeni nesilin vizyonuna adaptasyon sağlayamayan herkes ya saygı duyacak, ya da yerin altını boylayacak.”
Genel anlamda “gergin” bir profil çiziyorsun, takipçilerin de sana bunu sıklıkla söylüyor. Peki Rey neden gergin?
Nasıl gergin olmayayım? Hayatımda bu kadar çalıntı bir piyasa görmedim. Fikri mülkiyete saygı duyan adam sayısı bir, belki iki elin parmağını geçmez. Utanmıyorlar kanka. Açık açık dile getirsek primci olacağız, getirmesek ayrı bir dert. Her şeyin bir zamanı var. Bir de geliyorlar çok bilirlermiş gibi etikten ahlaktan bahsediyorlar. Emin olun Türkiye’nin Hip Hop prodüksiyonu camiasında VVO Beats’ten önce ”etik ve iş ahlakı” kelimelerini ağzına alan yoktu. Kimse kusura bakmasın, bizden önce herkes ”Bana ne a*ına koyayım?” düşüncesindeydi, şimdi herkes prodüktörlerin can dostu oldu.
Ağzı olan kuraldan, kaideden bahsediyor. Ama sadece bahsediyorlar, açıp gösteren yok. Eksik bilgi, bilmemekten daha tehlikelidir. İşin mutfağında herkes kimin ne mal olduğunu biliyor ama kimse etliye sütlüye karışmıyor. Niye? Çünkü açık kapı kalsın.
Garip kompleksleri var mesela insanların. Bunu her yerde söyledim yine söylerim. Yurt dışında, Offset gibi bir adamın albümündeki bir şarkının altyapısında Looperman’den bir loop kullanılıyor. Kimse gıkını çıkarmıyor. Ülkede loop kullananı ırz düşmanı ilan edecekler neredeyse. Biz kendi arkadaş ortamımızda bununla seneler öncesinde ta*ak geçiyorduk yani. Nasıl bir vizyon bu? Loop değil de MIDI kullanırsan kimse fark etmiyor kimse bir şey demiyor ama :D. Şaka gibiler yani. Parasını veriyorum, kullanıyorum kardeşim. Kime ne? Hani müzik özgürlüktü?
Bizim ülkede ne prodüktörler var Internet Money’e, Southside’a, 808 Mafia’ya loop satmış, hangi birinden haberiniz var ulan?
Kovadaki yengeç gibiler. Yaptıkları iş de keşke dünya standartlarında olsa, herkes için söylemiyorum bunu, çok baba prodüktörlerimizde var. Birbirimize destek vermemiz gerekirken birbirimizi sadece basamak olarak kullanıyor, altta kalanın canı çıksın diyoruz.
Ama bu devir de kapanacak yani, bizim, yeni nesilin vizyonuna adaptasyon sağlayamayan herkes ya saygı duyacak, ya da yerin altını boylayacak. Çok gerginim kanka. Bana placement’ın yok diyorlar, aldıkları placement’a bakıyorsun, ya Fransa’dan çalıntı, ya Hollanda’dan ya Almanya’dan ya da Amerika’dan çalıntı. Bizim endüstride yarı cahiller, cahillere bakıp kendin alim sanıyor.
Şimdi de korkularından tir tir titriyorlar, underground prodüktörler “banger banger” geliyor moruk. İşin en başında hedef VVO Beats ile bu sektördeki tekeli kırmaktı. Emin olun başardık da.
Bizim çocukların bağladığı placement’ları duyunca gözlerim yaşarıyor, VVO GANG! diyorum sadece…
Bir diğer mevzu plak şirketleri. Çok komik be kardeşim. Öyle şirketlere bel bağlıyorlar ki… Yani o şirketin sana verebileceği, katabileceği vizyonu sen zaten sunamıyorsan insanlara bırak branding yapma, marka olacağım deme yani. Gençlerin, umutlarını, emeklerini harcıyorlar. Kendilerinin bile yaptıkları iş noktasında farkında olduklarından emin değilim.
Türkiye’de bırakın şahısları, şirketlerin dahi profesyonel bir çalışma stili yok. Ondan sonra garip garip olaylar patlıyor. Hepsinden ders çıkarmak lazım. Bu ülkede kimlerin kimlerin hakkı yendi, kimler hiç oldu. Çevremde kendi projesine credit alamamış underground prodüktörler dahi vardır, var. Bu yüzden gerginim yani, ülkenin sıkıntıları bitmezmiş gibi bir de bunlarla uğraşıyoruz. Allah sonumuzu hayır etsin.
Bir prodüktör olmana rağmen zaman zaman prodüktörleri yeriyorsun ve bu mesleği ülkede itibarsızlaştırdıklarını söylüyorsun. Seni böyle düşünmeye iten şey ne?
Güzel kardeşim, canım kardeşim, madem sanatçı sana kıymet vermiyor, madem sana hayvan gibi davranıyor, iş etiğinden, ahlakından yoksun, ÇALIŞMA! Ne çalışıyorsun? Ondan sonra ağlayamazsın “Bize kıymet vermiyorlar!” diye. Üç kuruş daha kazanabilmek için insanlıktan nasibini alamamış şarkıcı bozuntularını tepemize çıkardılar. Kabul etme? Kazanma para gerekirse, ben ilk beatimi aylar aylar sonra sattım. Çok da memnunum, iş ahlakımı gören insanlar da benimle çalışmak için ekstra hype’landı. Dediler ki “Bu adam iyi iş yapıyor ama herkese de iş vermiyor.” Daha temiz insanlarla karşılaştım. Kaç tane placement’ı geri çevirdim, paraları ve şöhretleri var diye her şeyi elde edebileceklerini sandılar, rezil rüsva oldular. Ben zamanında müşterilerimin ağzına sıçıyordum resmen. Bir dönem oldu hiç kazanamadım. Ama şu an Instagram’a bir story atıyorum üç günü bulmuyor alıcı bulması, veriyorum veya vermiyorum. Allah bozmasın.
Bir tane tweet okumuştum. Prodüktörler olmasa sanatçılar şiir okurlar diye, bırakın şiir okusunlar yani.
“Büyük MC’lerin prodüktörlüğünü yapmak benim için hiçbir zaman bir hayal olmadı. Bu bir insan için ancak bir hedef olmalı. Ben efsane olmak istiyorum.”
Tamamen VVO’nun ne olduğunu anlattığımız bir içerik yapmıştık zaten beraber ama biraz daha senin açından bakalım bugün VVO’ya. VVO nedir, neden-nasıl kurdun, şu anda hayatında nasıl bir yer kaplıyor vs. gibi genel anlamda süreci anlatabilirsen seviniriz.
VVO bugün neyse o’dur demeyi tercih ediyorum kanka. Ruhumuzu kaybetmemek için yaptığımız bir ticaret. Kimseyle kanka olmak zorunda kalmadığımız, kimsenin adamı olmak için çabalamadığımız bir olay. Röportajda bu kadar rahat konuşabiliyorsam sebebi VVO yani.
SELF MADE.
VVO özetlemek gerekirse bir harekat, bir savaş gibi. Daha öncesinde de söylediğim gibi, madem sistem böyle, biz de kendi sistemimizi yaratırız diyerek başladığımız bir olay. Şu an hayatımın tamamını kaplıyor. Ben artık VVO’dan çok da fazla söz etmek istemiyorum, neler yapacak neler edecek, hepimiz göreceğiz. Ama çok iyi gidiyor. Mükemmel teklifler aldık, yapım şirketinden tut, Türkiye’ye gear ithal eden köklü distribütörlere kadar. Bakalım işte.
“Cebine giren paranın değişmesi değil, kafa yapının, zihniyetin değişmesi gerek, hayırlısı diyorum sadece.”
İş görüşmesi gibi olacak ama ileride kendini nerede görüyorsun? VVO’yu oldukça büyütmüş ve tamamen onunla ilgilenirken mi yoksa büyük MC’lerin prodüktörlüğünü yaparken mi?
Hikayemize ve vizyonumuza inanıyorum, dolayısıyla ilerde VVO’yu ve kendimi sayılı isimlerin arasında görüyorum kanka, aksine ihtimal bile vermiyorum. Çünkü köpek gibi çalışıyorum, gece gündüz, dolayısıyla buna hakkım olduğunu düşünüyorum. Büyük MC’lerin prodüktörlüğünü yapmak benim için hiçbir zaman bir hayal olmadı. Bu bir insan için ancak bir hedef olmalı. Ben efsane olmak istiyorum.
Ülkemizde beatmaker’ların değeri son birkaç yıldır anlaşılmaya başlandı maalesef. Bunda da trap soundların oyuna girmesinin büyük bir etkisi var bizce. Bu konuda düşüncelerin neler?
İşin prodüksiyon bağlamında daha birkaç yıl önce çift haneli sayılara çalışırken insanlar bir anda dört haneli beş haneli sayılar görmeye başladık. Bu o kadar mutlu ediyor ki beni… TRAP sound ile ne kadar alakalıdır bilmiyorum ama piyasanın hacminin genişlediği kesin. Sebebi yatırımcılar yani. Sektör yatırım almaya başlayınca bir şekilde prodüktörler de daha çok kazanmaya başladı. Branding kavramı yeni yeni anlaşılıyor. Cebine giren paranın değişmesi değil, kafa yapının, zihniyetin değişmesi gerek, hayırlısı diyorum sadece.
Henüz birlikte çalışmadığın ve çalışmak istediğin MC’ler var mı, varsa kimler?
MC’lerden ziyade, DJ Artz ve B-B-BUGY demek istiyorum! İnanılmaz bir vibe. Bugy benim çocukluğumun borcudur. Şu anda da iletişimdeyiz ama herhangi bir iş ortaklığı yok henüz, neden olmasın? Ona hayranlığımı dile getirmek bile benim için büyük bir nimet. Bunu kendisine de söyledim. Bu tarz şeyleri dile getirmekten asla çekinmem. DJ Artz’ı zaten uzun zamandır takip ediyorum, Efe Abi inanılmaz bir herif, Mabel Matiz ile inanılmaz ötesi bir iş çıkardıklarını düşünüyorum.
Yanlış anlaşılmasını istemem ama prodüksiyon bağlamında birlikte çalışmak için can attığım bir sanatçı yok açıkçası, fakat Tepki, Khontkar ve Ezhel’in bendeki yeri çok ayrı. Hepsi de devir açıp devirleri kapatan oyun kurucu insanlar. Bir de Hakan Abi ile çalışmayı isterdim, enerjisi inanılmaz saf ve berrak. Hakan Abi candır, gerçek bir adam her şeyden önce. Umarım Her Şey Yolundadır.
Prodüktör olarak idol aldığın isimler var mı?
Bu soruyu aylar önce şu şekilde cevaplamıştım, hala aynı fikirdeyim.
“İdol dediğimiz bambaşka bir olay, idolüm yok, ama Bugy kadar çalışkan, Barry Allen kadar işin bilincinde olmaya çalışıyorum olayın. Dokularımız ve tarzlarımız elbette ayrışıyor.”
Ülkemizde İşin Mutfağı, Fuego gibi örnekleri bulunan prodüktör albümlerinin sayısı oldukça az. Senin böyle bir planın var mı yakın zamanda?
Bu konuda sessiz kalmayı tercih ediyorum, ama eğer bir gün böyle bir şey olursa bunu ben değil, VVO yapar gibime geliyor…
Kısa ve uzun vadede ne gibi hedeflerin var?
Kısa vadede hedeflerim bu röportajı tamamlamak ve bir an önce işime atılmak, uzun vadede hedefim ise efsane olmak. Hayatta hep böyle ilerlemeye çalışıyorum. Kurban olduğum Allah’ım bana bunu göstersin.
Bu sıralar en çok dinlediğin 3 şarkı veya albümü öğrenebilir miyiz?
Albüm olarak, Ancient Greek Music Ensemble Synavlia ve Maximum III++ dinliyorum bu aralar.
Şarkı olarak da 3 Aralık’da çıkacak Vesvas’ın Daha Değil ve Rubin’in 18 Aralık da çıkacak Darmadağın şarkısı diyorum 😀 Dört oldu ama yabancı sayılmayız Rapertuar Bey 😀
Son olarak, yeni projelerle alakalı daha önce hiçbir yerde bahsetmediğin, bu röportaja özel bir bilgi verme şansın var mı?
Yok be kanka, ne varsa söylüyorum zaten. Kimseden gizlim, saklım, çok da bir sırrım yok. Sadece albüm konusunda sessiz kaldım zaten, o da işte şu an için sadece bir fikir olduğundan dolayı. Çok teşekkür ederim.
Umarım kimsenin kalbini kırmamışımdır, birbirimize belli konularda acımamamız lazım. Bu demek değildir ki birbirimizi alta çekelim, yoluna taş koyalım. Bugüne kadar sustuk da ne oldu? Herkes konuşsun isterim. Herkese sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Allah’a emanet olun.