BLEND‘in bir şeyleri değiştirdiği ortada. Bu yazı da hem kendi gözlemlerim, hem tecrübelerim hem de bir sürü müzisyenle yaptığım sohbetlerin sonucunda oluştu. Albüm çıktığından beri hem dinleyici tepkileri hem de prodüktörlerin yaklaşımları üzerinden ortaya ilginç bir tablo çıktı.
Tek isteğim, bu yazıyı okurken ön yargıları bi’ kenara bırakıp farklı açılardan da bakmanız. Çünkü bu albüm, öyle sadece dinleyip geçilecek bir şey değil.
Genç prodüktörler üzerindeki etkisi

Özellikle Discord’da beraber üreten genç tayfa için Ulaş, bayağı sağlam bir kafa açtı diyebilirim. Abartı gibi gelebilir ama ciddi anlamda fark yarattı. Müzik yapmayı tutorial videolarından öğrenen prodüktörlerin çoğu Ulaş sayesinde müziğin sadece loop’lardan ibaret olmadığını gördü. Türkiye’deki prodüktörlerin büyük kısmı hâlâ major/minor 1,3,5,7 döngüsünde dönüp dururken, Ulaş armonik derinliği olan, farklı müzik türlerinden beslenen bir hiphop-füzyon albüm çıkardı.
Ama yanlış anlaşılmasın, bu etkiyle herkes modal armoniye geçiş yaptı sanmayın. %95 hâlâ vst ve drum kit kovalamakta. Yani aydınlandılar ve gitar öğrenmeye başladılar gibi bir sahne yok ortada. Ama kafada bir ışık yaktı, orası kesin.
Öte yandan, bu yeni vizyonun yaygınlaşması için daha fazla albüm ve örnek gerekli. Çünkü prodüktörlerin büyük çoğunluğu hâlâ temel yapılarla yetinmekte ve bu değişim yavaş ilerliyor gibi görünüyor.
Yeni bir kulvar
Ortalama hip-hop konserlerinde kitle bellidir. 18-30 yaş aralığında sistemden rahatsızlık duyan ancak dinledikleri MC’lerin onları nakit olarak gördükleri kitle. Konseri satmayınca söven MC’lerin fanatik kitleleri, kullandıkları terimlerin anlamını bilmeyenler ve müzik anlayışı Eminem’den öteye gidemeyenler. Ezhel bu yapıyı biraz kırdı, alternatif ve pop dinleyicisini hiphop’a yaklaştırdı. Ama Ulaş ve Baneva’nın konserindeki kitle bambaşkaydı. Ankara Persona konserine gittim. Normalde bekleme sırasında olaylar çıkar, ama bu konserde çıt çıkmadı. Solumdaki çocuk Tyler, The Creator dinliyordu, sağımda Death Grips konuşuluyordu. Önümüzdeki Sincanlı kekolar ise %1’lik bir dilimdi. O kadar olur. Dinleyici profili; experimental, folk, indie, rap… Karışıktı.
Böyle bir kitleyi ben daha önce Türkiye’de hiçbir hiphop konserinde görmedim.
Kültürel bir çağrı
Albüm daha çok bireysel meseleler üzerine kurulu gibi dursa da, kültürel yozlaşmaya ve müzikal çöplüğe ciddi göndermeler var.
Baneva’ya gelen en klasik eleştiri şu: “Fazla entel”, “çok nerd”. Ama şu unutuluyor: Bu adam o kadar uğraşmasa, zamanını yatırmasa, bu işlerin %5’i bile ortaya çıkmazdı. Elitist damgası vuruluyor ama kendisi Ebo’nun programında bile “en iyi benim” gibi bir laf etmiyor.,
Müzik öznel bir şey diyor, ama insanlar bunu bile özgüvensizlik olarak okuyor. Benim şahsi düşüncem şu: yeteri kadar iyi müzik yaptığınızda şovenizm yapıp egonuzu tatmin etmeye ihtiyacınız olmuyor. Müzik sizin yerinize konuşuyor. Bugün bir sürü underground artist kendini 1 numara zannederken sadece yankı odasında kendi seslerini dinliyor. Baneva ise mütevazi ve kendini aşmaya çalışıyor. Bu da doğal olarak şovlara alışkın olan dinleyicide ters tepiyor.
Artist gibi olabilmek

BLEND’in teaser videolarındaki kıyafetleri bugüne kadar Türkiye’de hiçbir rapçi ne giydi ne de yanından geçti. Deneysel sokak stiliyle fütüristik parçaları harmanlayan bir estetik vardı ortada.
Bu sadece kıyafet değildi, müziğin görsel devamıydı. Moda tarafında iş birliği yapılan ekipler bu vizyonun yansımasına ciddi katkı sağlamış. Albümün bütünlüğü sadece sound değil, görsellikte de ilklerden biri oldu. Seçilen spike saç modeli ise bu görsel dilin üzerine doğrudan bir punk elementi katıyor. Sadece kıyafetlerle değil, saç kesimiyle bile alışılagelmiş görüntüyü bozuyor ve tarzın ne kadar bilinçli kurulduğunu gösteriyor.
Sound engineering & mix kalitesi
BLEND’in en çok fark edilen ama en az konuşulan yanlarından biri de ses kalitesi. Albümü dinlerken hiçbir şey kulağa batmıyor, hiçbir şey sırıtmıyor. Her şey yerli yerinde duruyor ama yine de canlı, karakterli. Dinlerken ister istemez “bu çok iyi duyuluyor” diyorsun ama nedenini anlamana gerek kalmıyor. Zaten hissettiriyor.
Şarkıların atmosferi değişse de o genel bütünlük bozulmuyor. Ne bir şey fazla öne çıkıyor, ne de geride kalıyor. Bu da albümü baştan sona sıkılmadan, akışta dinlemeyi mümkün kılıyor. Teknik detaylara girmeye gerek yok aslında. Sadece kulağın olmuş bu diyor. Kaan Yanartaş’ın ustalık eseri olmuş diyebilirim.
Samimiyet
BLEND’in en değerli yanlarından biri, sadece teknik veya estetik olarak değil, dinleyicide gerçek duygular uyandırması. Günümüzde çoğu müzik, müzik yapmak için müzik yapmak gibi, sadece formül, trend veya dinleyici beklentilerine göre şekilleniyor. Ama Baneva tüm duygularını filtrelemeden sergiliyor.
Albümdeki her şarkı, bir anıyı, bir hissi, bir kırılmayı yaşatıyor. Dinleyici sadece müziği değil, o duygunun içindeki samimiyeti de hissediyor. Bu da albümü sıradan bir ürün olmaktan çıkarıp, dinleyiciyle gerçek bir bağ kuran bir deneyim haline getiriyor.
Özetle, BLEND sahnede yepyeni bir pencere açtı. Sadece yaptığı işi farklı ve sağlam yaparak. Türk hip-hop’u için bundan sonra yollar biraz daha genişleyecek. Ancak değişimin ve kabulün tam anlamıyla oturması zaman alacak gibi görünüyor.
Yazan: Seymen Güney